
iyi biliyoruz ki, Mavi Tuna ile Kumral Ada arasına şimdiye dek ne Aras girebilmiştir ne Meriç...Biz onların anlayamayacağı bir bağla bağlıyız birbirimize...Taa bizim köşkün bahçesine girdiği ilk günden beri..benim bir yanım Ada onun bir yanı da ben!
"Akıl,aşk ve can!
Bu üçü üçgendir.
Her derde çare, her yaraya merhemdir."
Mevlana Celaleddim Rumi
"Hem Allah aşkına Tuna düşünsene, senin gibi güne erkenden başlamanın bereketine tiryaki bir adamla, sabah uykusunu en değerli mücevheri gibi herkesten gizleyen benim gibi bir kadın aynı yatakta uyansaydı, ne sabah keyfi kalırdı ne de özgürlük!"
Haklı olduğuna inandığında hep yaptığı gibi kendisine hayran,biraz şımarık bir bakışla burnunu bükerek güldü.O gülünce içim şenlenir.Nerede ara vermişsem, oradan yapışırım yaşama.
Bütün tutkusal insanlar gibi o da,sevdiği kişilerin kendisi için kutsal olduğunu vurgulamaktan zevk alıyordu ve bu şamatanın asıl nedeni buydu.
Onun incinmesi, onun azıcık acı çekmesi bile benim kesinlikle en dayanıksız olduğum sahnedir, engel olmak için herşeyi yaparım!
Onu ilk gördüğümde yaşantımda çok önemli bir yer tutacağını sezmiştim.
Onu anlatmak için 'güzel' boylu poslu' 'sarışın esmer' 'şahane' gibi sözcükler kullanmak haksızlık olurdu.
Onun için bu dünya dışından gelmiş kadar değişik, bir kuyruklu yıldız kadar etkileyici, iyi pişmiş bir kahve kadar tiryakilik yapıcı, gezegene yalnız yollandığı için eşsiz, bir ipekböceği kadar dik başlı denildiğinde bir şeyler söylenmiş olurdu ancak.
Dingin ve içe sinmiş bir güzellikti onunkisi...
Asıl en önemlisi beni bir manyetik alana çeker gibi güçlü etkisi ve çok kumral olduğuydu.
M A B E L
Şimdi artık biliyorum ki, bütün yaşantımız içinde ancak bir/kaç kişiye böyle bir hak tanırız. Onu şımartır, yüz verir, alttan alır ve hatta ona teslim bile oluruz. O da bunu, zaten taa en başından bilmektedir. Eğer çok şanslı değilseniz, karşınızdaki şımarır, ipin ucunu kaçırır. Bin pişman olur, incinir, düşkırıklıklarıyla yaralanır ve acı çekersiniz sonunda. Bazen, çok ender de olsa şanslısınızdır ve bir mucize yaşarsınız. Çünkü, karşınıza dilinize akraba biri çıkmıştır. (Tanrım mucizeleri ne çok seviyoruz böyle!)" O sırada kaç yaşında olduğunuzun kesinlikle hiç önemi yoktur. (Hayır yoktur!) Ve ben şanslıydım!
"Benimle oynamak istiyorsan , üç kertenkele kuyruğu suyu içmelisin!"
Şaka yapıyor sandım, ama hiç gülmüyordu.
"Kertenkele kuyruğu suyu mu?" dedim şaşırarak.
"Evet, aynen öyle!"
"Nasıl yani? ilaç gibi bişey mi bu?" diye yüzümü buruşturdum.
"Çok basit.Üç kertenkele yakalarsın, kuyruklarını koparır ve suya atarsın.Bu, kertenkele kuyruğu suyu olur.İşte sen onu onu içeceksin!"
"Öğğğh..." diyerek midemi tuttum.
"Hayır hayır, ya kuyruklar ağzıma kaçarsa?" dedim korkarak.
"Canım kuyrukları yutmak zorunda değilsin sen de!"
Aslında kertenkele bulsam bile yakalayamayacağımı bal gibi biliyordum.Yırtıcı,vuruşkan,atak ve lider karakterli erkek çocuklarından değildim.Hiç olmadım.Sakin ve güvenli ortamlarda daha başarılıydım.
Bütün prensesler ille de zalim olacaklar ya!
Ben onunla olmaktan öylesine mutluydum ki,aslında gerisi umrumda değildi ve hiç de olmadı!
Oysa ben Ada'yı, Ada olduğu için ve olduğu gibi seviyordum.Birini sevmenin onun en berbat yanlarını, hatta bazen insanı kahreden en boktan özelliklerini bile kabul edebilmek olduğunu bilerek doğmuş biriyim ben!Başka bir deyişle egosu gelişmemiş, o salaklardan biri! Oyunu doğuştan kaybetmişlerden biri!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder